Türkiye’de uzmanlar, Türk Lirası’nın önemli bir para birimi olma özelliğini kaybettiğini belirtirken, KKTC ekonomisi bu durumdan fazlasıyla etkileniyor.
BBC Türkçe’den Onur Erem’in kaleme aldığı “Dolar/TL: Kurlardaki oynaklık neden kaynaklanıyor, üretim ve ticareti nasıl etkiliyor?” başlıklı yazısı, CTP’nin gündeme getirdiği gelirleri Euro’ya endeksleme konusuna da ışık tutuyor.
Söz konusu yazı ana hatlarıyla şöyle:
Türk Lirası, Kasım sonu ve Aralık’taki hızlı değer kaybının ardından bu kayıpları bir miktar telafi etse de TL’nin değerindeki oynaklık devam ediyor.
Oynaklık veya volatilite, bir para birimi veya finansal ürünün değerinde yaşanan değişim miktarını anlatmak için kullanılan bir terim.
Söz konusu para birimi büyük bir değer kaybı veya kazancı yaşamasa da değerinin sürekli değişmesi, o para birimiyle üretim ve ticaret yapmayı zorlaştırıyor.
Dolar/TL kuru da 20 Aralık’taki 18.36 seviyesinden 10.63’e geriledikten sonra 12-14 bandında hareket etmeye başladı.
Fakat kurun oynaklığı bazı günler yüzde 10’u bulabiliyor, günün en düşük ve en yüksek değerleri arasında 1 TL’yi aşan farklar oluşabiliyor.
Ekonomist Erik Meyersson 30 Aralık’ta paylaştığı bir grafikle, TL’nin değerindeki oynaklığın, hızlı iniş ve çıkışlarıyla bilinen Bitcoin’in volatilitesine yaklaştığına dikkat çekti.

‘TÜRK LİRASI ÖNEMLİ BİR PARA BİRİMİ OLMA ÖZELLİĞİNİ KAYBETMİŞ GÖZÜKÜYOR’
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi İşletme Bölümü’nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, “Bunu söylemekten hicap duyuyorum ama Türk Lirası önemli bir para birimi olma özelliğini kaybetmiş gözüküyor” diyor.
Karatepe, Aralık sonundan bu yana görülen volatilitede işlem hacminin daralmasının da etkili olduğunu söylüyor:
“Aralık başından beri Türk Lirası üzerinden işlem yapan bazı aracı kurumlar TL ile işlem yapmayacağını açıkladı. Bazı bankalar TL hakkında rapor yayınlamayacağını duyurdu. Dolayısıyla TL, konvertibilite değeri hızla azalan bir paraya dönüştü.”
Karatepe Türkiye’de döviz sahiplerinin ellerindeki dövizi bozup TL’ye çevirmediğini, şirketlerden de bir döviz talebi olduğunu, işlem hacminin daralmasıyla birlikte küçük miktardaki işlemlerin bile döviz fiyatlarında hızlı hareketlere yol açabildiğini söylüyor.

VADELİ TİCARETE ETKİSİ
Prof. Yalçın Karatepe, kurdaki oynaklıktan kaynaklanan belirsizliğin yeni yılda da ekonomiyi ciddi bir şekilde etkileyebileceğini söylüyor.
Türkiye’nin küresel pazarlara entegre bir ülke olduğunu, üretimde ciddi oranda ithal girdi kullanıldığını ve enerji fiyatlarının da dövize bağlı olduğunu vurgulayan Karatepe, bunun fiyatlama yapmayı son derece zorlaştırdığını ve vadeli işlemleri önemli ölçüde etkilediğini aktarıyor:
“Türkiye’de ticaretin önemli bir kısmı, iş yapanlar arasındaki bir kredi mekanizması olan vadeli işlemlere dayalı. Ürününüzü verirsiniz, 30 veya 60 gün sonra çekle tahsil edersiniz, siz de mal aldığınız kişilere ödeme yaparsınız.
“Bu mekanizma sonlanmış durumda. Çünkü kimse ürünün veya hammaddenin 30 gün sonraki fiyatının ne olacağını kestiremiyor.
“Aralık ayında bunun çok örneklerini gördüm: Peşin parayla bile satış yapılamaz hale geldi.
“Girdilerin döviz üzerinden olduğu durumlarda satışın da döviz üzerinden nakit olarak yapıldığına ben tanıklık ettim.”
Yalçın Karatepe, öngörülemezliğin bu kadar yüksek olmasının üretim, istihdam ve enflasyona da olumsuz etki yapacağı görüşünde:
“İstihdamda artış olması için daha çok üretim yapmanız lazım. Belirsizliğin bu kadar yüksek olduğu ortamda üretimimizi nasıl artıracağız, nasıl fiyatlama yapacağız, nasıl tekliflerde bulunacağız?
“İnsanlar biraz kenarda durup süreci izlemeyi tercih edecekler ve bunun da ekonomik aktivite üzerinde yavaşlatıcı bir etkisi olacağını düşünüyorum.”

BU OYNAKLIĞIN SONLANMASI İÇİN NE GEREKİYOR?
Prof. Karatepe, oynaklığın nedeninin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ekonomik gerçekliklerle uymayan kuramını hayata geçirme kararlılığı” olduğunu söylüyor.
Ciddi bir faiz artırımı yapılması gerektiğini belirten Karatepe, bunun da tek başına bir çözüm olmayacağını fakat piyasalarda en azından “Hatadan dönebileceklerinin bir işareti” olarak yorumlanabileceğine dikkat çekiyor:
“İktidar şimdiye kadar sorunların kaynağına yönelik çözüm üretmek yerine palyatif çözümlerle sorunu çözmüş gibi görünüp aslında öteleme gayreti içerisinde.
“Sorun ortadan kalmaz ise aldığımız tedbirlerin sonuç vermesi mümkün olabilir mi? Herkes o sorunun mevcut haliyle ortada durduğunu görüyor. Hal böyle olunca uygulanan politikalar da halkı olarak sorgulanıyor, eleştiriliyor.” (BBC Türkçe’den derlenmiştir).